joy
sevinç, neşe, sürur, haz, memnuniyet, keyif.
He was filled with joy: Sevinç içindeydi/neşe dolu
idi.
He has been a good friend to me, both in joy and in sorrow: Sevinç ve kederlerimi paylaşan iyi bir arkadaştı.
I saw the joy in her smiling face: Gülümseyen yüzünden memnun olduğu görülüyordu.
joy
neşe/sevinç kaynağı.
A thing of beauty is a joy forever.
joy
mutluluk.
joy-bells: zafer/düğün vb. çanı.
joy
sevinmek, neşelenmek, sevinç/neşe duymak.
joy in
şiir …'den mutlu olmak.
joy
sevindirmek, memnun etmek.
Aman ne güzel!
Aman ne güzel!
sevinçten içi içine sığmamak Fiil
huzur vermek Fiil
tepinmek Fiil
sevinçten deliye dönmüş Sıfat
sevincin son haddi
(a) Güle güle, (b) Allah versin! Gözüm yok!
iş hevesi
sahibinin izni olmadan yapılan otomobil gezintisi, hızlı sürüş.
joy-rider: bu tür gezintiye çıkan.

go for a joy ride: sahibinden izin almadan otomobili ile gezmek.
İsim
sahibinin izni olmadan yapılan otomobil gezintisi, hızlı sürüş.
joy-rider: bu tür gezintiye çıkan.

go for a joy ride: sahibinden izin almadan otomobili ile gezmek.
İsim
(uçakta) manevra kolu. İsim
tepinmek Fiil
iftihar
sevinç/kıvanç veren, mutlu eden.
To the joy of his mother he won the first prize: Birinci ödülü
kazanması annesini çok mutlu etti.
sevinç/kıvanç veren, mutlu eden.
To the joy of his mother he won the first prize: Birinci ödülü
kazanması annesini çok mutlu etti.
neşeden kendinden geçmiş
sevincinden ağlamak Fiil
/
etc. (yanlış bir karar/seçim yapan kimse hakkında söylenir) “sonu hayırlı olsun, inşallah sonu
iyi gelir” temennisinde bulunmak.